Emrehan MUTLU
Kategoriler
Uncategorized

Birinci Sınıf Çocuk Psikolojisi ve İletişimi

Yakından tanıdığı ve çoğu iletişim bilgisini öğrendiği aile kurumundan farklı bir sosyal hayata geçen çocuk, ilk etapta ne yapması gerektiği konusunda ufak karmaşalar yaşayacağı bir düzene girmiş olur. Bu süreç beraber aileden sonra uzun saatlerini beraberinde geçireceği sosyal bir grup ortamı oluşturur ve çocuğun yeni bir iletişim dili öğrenmesi sağlar. İlkokul, çocukların zihinsel, sosyal ve ahlaki yönden bir bütün olarak temel eğitimi almaya başladıkları yer olduğundan ötürü atılan temeller sayesinde iletişim ağı ve iletişim dilinde farklılaşma görülmektedir. Bu dönemde çocuklar genellikle kendi cinsiyet grubuyla takılmayı ve sosyalleşmeyi tercih ederler bu da beraberinde kadın-erkek kavramlarının oluşmasında yardımcı olur. Kendilerini göstermek istedikleri dönem olduğu için sık sık arkadaşlarına bir şey anlatır, gösterir ve karşılaştırırlar. Bu iletişim dili aralarında kavgaya sebep doğurabilir fakat kendilerini kanıtlama, ilk defa aile dışında bir yerde kendini ifade edebilme dürtüsünün getirdiği olağan bir şey olarak görülebilir. Daha fazla arkadaş edinmek isterler, becerilerini göstermek ve arkadaşlarıyla bunu tartışabilmek onlarda güçlü bir benlik duygusunu da oluşturmaktadır.

Birinci Sınıf Çocuklar ve Kaygı

Birinci sınıfa başlayacak olan çocuklar sadece yeni bir sosyal ortam, kendini gösterebileceği bir yer dışında uzun zaman birimlerinde orada bulunacağı bir alandır. Bu zorunlu katılımın çocuk için zorlayıcı noktaları da bulunmaktadır. Özellikle erken dönemde oluşmaya başlayan özgüvenin oluşmamasından ötürü yaratacağı sorunlar, ebeveyn ve çocuk arasında güvensiz bağlanma da çocuğun okul döneminin sorunlu ya da kaygılı geçmesine sebep olabilir. Başlangıcını iyi yapmış devamında ise kendisini yalnız, dışlanmış ve sosyal olarak gösterememiş olmasının verdiği sebepler yüzünden çocukta kaygı oluşmaya başlayabilir. Bu kaygı kendisini sosyal olarak yetersiz hissetmesinin yanı sıra öğretmeninin tutumu, ailesinin farkında olarak ya da olmayarak çocuk üstünde kurduğu baskı sebebiyle de ortaya çıkabilir. Çocuğa okul kurumunun zorunlu olması, mecbur bırakılması gibi sebepler de yine kaygılı hissetmesine yol açan faktörler olarak değerlendirilebilir.

İlkokul Çocuklarında Bağımlılık ve Saldırganlık

İnternet bugün neredeyse her çocuğun içine doğduğu bir araçtır. Özellikle çocuklu ailelerin hem çocuğun vaktini geçirmesi için hem de ödevlerini yapması gibi birkaç amacı belirlenerek alınan teknolojik aletler küçük çocuklar için de vazgeçilmez bir araca dönüşmüştür. Okul öncesi dönemlerinde telefon, bilgisayar, tablet gibi araçlarla tanışan çocuklar okul dönemlerine girdiklerinde zorlanmaları muhtemeldir. Saatlerini verdiği, susması için, dinlenmesi için ve birçok sebeple eline tutuşturulan araçlar bu sefer her istediğine ulaşabileceği bir konumda olmaması çocukta saldırganlığa yol açabilir. Elbette, bilgisayar ve telefon gibi aletlerde oyunlar oynamak çocuğu saldırganlaştıran şey değildir; çocuğu o dünyada harcadığı süre saldırganlaştırır. Birçok araştırmaya göre, bilgisayar oyunu oynayan; stratejik ve mantıksal oyunlar olsun, kurgusal oyunlar olsun çocukların üretkenliğini olumlu yönde etkileyebilmektedir. Gün içinde üstüne daha sık düşünür, günlük hayatta da pratik çözümler üretebilir ve yaratıcılıklarına katkıda bulunabilir. Fakat, oynanan oyun çocuğun sık maruz kaldığı saldırgan içerikli ya da kurgusal dahi olsa uzun süreli devam eden oyunlar olursa çocuğun ilk olarak gerçeklikle olan iletişimi zedelenir daha sonra da salgınlar içerikleri eyleme dökme ihtiyacı duyar. Bu da beraberinde ilkokulda iletişim sıkıntısı çeken çocuklarda davranış bozukluklarına yol açabilir. Bu durumlarda uzman psikolog ile görüşülebilir.

Kategoriler
Uncategorized

Erken Çocukluk Dönemi ve Ailenin Tutumları

 

Erken çocukluk dönemi gelişimin çok hızlı olduğu dönemlere tekabül etmektedir. Bu hızlı gelişim döneminde çocuk öğrenmeye, çevreyi incelemeye ve rol model edinmeye daha yatkın ve daha açık haldedir. Bu sebeple, çevre ve aile tutumları çocuğun ileri yaşlarında edineceği özgüven kimliğinin temellerini atmaktadır. UNICEF’e göre ilk sekiz yıl olarak belirlenmiş olan erken çocukluk dönemi hem fiziksel hem sosyal hem de zihinsel gelişimin ilk adımlarıdır.

Öte yandan, çocukta oluşmaya başlayacak olan özgüven ve benlik duyguları yine aile içerisinde oluşmaya başlayacaktır. Çocuk sosyal olarak ilk deneyimlerini aile birimi içerisinde deneyimleyeceğinden ailenin bu konudaki hassasiyeti ve belirli ilkeleri doğrultusunda çocukta sağlıklı bir benlik duygusu ve özgüven oluşabilecektir. Birçok araştırma konusu olmasından dolayı şunu rahatça söyleyebiliriz ki, ailenin özellikle de çocuğa ihtiyacı olan bakımı ve ilgiyi gösteren anne ya da çocuğa bakmakla yükümlü kişinin, çocuğa karşı olan tutumu kişinin karakterinin de şekillenmesini sağlayacaktır. Başka bir deyişle, çocuğun hayattaki ilk yıllarından itibaren ona verilen ilgi ve gösterilen tavırların çocukta oluşabilecek özgüven temellerinin etkisi büyüktür. Çünkü çocuk sosyal ortamlardaki tutarlı davranışların, kendisinin de düşünce ve duygularını dile getirme ihtiyacı ve bunu karşılayabilecek olması ve bir şey yapma sürecindeki kendine olan inancının ilk izlerini aile içerisindeki tutumlar sayesinde atabilecektir. Öyleyse şunu söylemek yanlış olmayacaktır; çocuğa karşı doğru tutumlar sağlıklı bir özgüven ve benlik duygusunu doğurur.

Çocuğun Özgüveni

Özgüven basit tabirle kişinin kendisine ve yapabileceklerine olan güveni ve inancıdır. Fakat bu bahsedilen güven ve inanç sadece “ben bunu yapabilirim” ya da “ben kendime çok inanıyorum” demekle sınırlanacak kadar da kolay değildir. Öyle ki özgüven kişinin tüm hareketlerini, sosyal yaşantısını, iletişimini ve ilişkilerini özellikle de öz saygıyı sağlayan güçlü bir yapı taşıdır. Bu yapı taşı, kişinin kendisine olan inancı elbette ki kişinin o duyguyu yüklediği ve öğrendiği yere değinir. Başka bir deyişle çocuklukta yüklediği özgüven ile ilgilidir. Çocuk, ailesinden, önce dünyadaki en önemli varlık olduğunu, eşsiz ve biricik olduğunu kodlayacaktır. Aileden alınan bu güven sosyal ortama girdikçe çocuğun kendisinde yeni bir algı doğurmasına yol açacaktır. O güveni almış çocuk okula başladıktan sonra arkadaş edinecek, yeni şeyler deneyecek ve kendisinin başarısıyla nerelere geldiğini görecektir. Bu da aileden aldığı güveni pekiştirecektir. Bu yeni algı çocukta basit tabiriyle “kendime güveniyorum, yapacağım” duygusunu oluşturacaktır.

Özgüvende Yanlış Tutumlar

Bilginin her türlüsüne rahatça ulaşılan bu dönemde çocuk yetiştirmek, çocuğun psikolojik, sosyal ve zihinsel gelişimine fayda sağlayacak araçlarında rahatlıkla ebeveynler tarafından kullanabileceği bir zaman dilimindeyiz. Bugün çocuk sahibi olmak isteyen ebeveynler çocuğun anne karnındaki ilk ayından itibaren her adımı dikkatle öğreniyor, neler yapması gerektiğine dair bir sürü bilgi arasında doğru olanı bulmaya çalışarak “doğru” ve “sağlıklı” şekilde çocuk yetiştirmeye çalışıyorlar. Fakat bu tutum beraberinde yanlış tutumları da meydana getirme olasılığına sahip. “Benim ailem bana böyle davranmadı” algısıyla çıkılan bu yolda kişi çocuğuna kendisinde eksik hissettiği şeyleri dayatabiliyor. Sorunsuz bir çocukluk yaratmak isteyen aileler çoğu zaman mükemmel olmalı fikriyle tökezleyebiliyorlar. Çocuğun kendisini ifade etmesi için sık sık konuşturmaya çalışan, gaziantep rus escort sessiz durduğunda harekete geçirmek isteyen ya da hareketli her çocuğun enerjisini sorgulayan ailelerle birlikte; ona birey duygusunu aşılamak adı altında çocuğa “sen kendin yapabilirsin” duygusuyla çocukta savunmasız hissetmek gibi ağır duygulara maruz bırakan ailelerin çocuklarında da sıkışmış bir çocukluk oluşturabilme ihtimalleri yüksek. Elde etmek istediklerinin aksine bastırılmış bir çocukluk yaratmak yine çocuğun özgüvenini zedeleyen faktör olarak karşımıza çıkabilmektedir.

Kategoriler
Uncategorized

BOŞANMANIN ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Boşanmanın çocukların üzerindeki etkileri birçok farklı etkene bağlıdır. Yaş, cinsiyet, ayrılma durumu, yeniden evlenme, ebeveynleri arasındaki ilişki gibi çeşitli faktörler etkileri anlamada belirleyici olabilir. Boşanma her ne kadar dostça ve seviyeli gerçekleşse bile her çocuk boşanma karşısında kendini üzgün kaygılı ve yalnız hissedebilir. Ayrılık sadece eşler arasında gerçekleşmez ayrılık süreci çocukları da derinden etkileyen bir konudur. Boşanmayla birlikte çocukta bir takım değişiklikler olabilir. Ancak her ayrılık çocuk kötü sonuçlar doğurmaz. Ancak ebeveynleriyle geçirdikleri zaman aralıklarını değişecek olması, bir taraf seçmesi gerektiğini düşünmeleri, paylaştıkları şeylerin farklılaşması ve anne baba figürünü bir arada görememesi çocuk için başa çıkması zor olacak bir konudur.

Çocuklar Boşanma Aşamasında;

  • Mutsuzluk
  • Öfke
  • Akran zorbalığı
  • Kaygı
  • Üzüntü
  • Öfke ya da kızgınlık
  • Güvensizlik
  • Yakın ilişkiler konusunda inanç kaybı
  • Özgüven kaybı ya da değersizlik
  • Madde kullanımı
  • Yanlış ilişki şekilleri
  • Akademik başarısızlık

gibi durumlar yaşayabilir.

OKUL ÖNCESİ (0-6) YAŞ ARASI BOŞANMA

Bebeklik döneminde çocuklar boşanmanın ne demek olduğunu tam olarak anlayamazlar. Yalnızca bu dönemde ebeveynlerine son derece bağımlı olan çocuklar yeterli bakımı alamazlar stres ve rahatsızlık yaşayabilirler. Yeterli ilgiyi ve sevgiyi göremezler ise bir takım gelişimsel problemler altında kalabilirler. Sürekli etrafında görmeye alıştıkları kişileri artık göremedikleri için stres altında ve güvensiz hissedebilirler. Bebeklerin boşanmayla birlikte rutinlerinin değişmesi özellikle bu duygulara sebep olacaktır. Bu dönemde anneye muhtaç oldukları için anneyle kalan çocuklarda anneye aşırı düşkünlük, bağlanmada bozukluk, alışkanlıklarda birtakım problemler meydana gelebilir.

OKUL DÖNEMİNDEKİ ÇOCUKLARDA BOŞANMANIN ETKİSİ (6-12)

Bu yaşlardaki çocuklar boşanma durumuna çeşitli tepkiler verebilir. Çünkü bebeklik dönemindeki çocuklara nazaran boşanmayı daha derinden hissederler ve fark ederler. Bu dönemde çocuklar anne babaları konusunda bir seçim yapmaları gerektiğini ya da kendilerini vicdanen sorumlu hissedebilir. Suçluluk duygusu oluşturabilirler. Sıklıkla anne babaları ile arasındaki iletişimde değişiklikler olur. Daha karamsar, öfkeli, öfkeyi yaşamaktan zevk alan, içine kapanık, uyku problemi yaşayan, kendi dünyasına gömülen, çabuk tetiklenebilen ve derslerden başarısız hale gelebilirler. Bireyler ikinci evliliklerini yapmış olsalar bile çocuklarda anne babayı bir araya getirme umudu mevcut olabilir, bunun için çaba sarf etmeleri gerektiğini düşünebilirler. Aynı şekilde değişen düzenle birlikte anneyi ya da babayı 3-5 günden fazla göremeyen çocuklarda ebeveyn ilişkilerine ve bağlarına karşı ilgi kaybı olabilir. Yani bu şekilde ihmal edilmiş çocuklar anne ve baba ilişkisi diğer ilişkilerden farklı olmadığına karar kılabilir.

ERGEN (12-18) ÇOCUKLARDA BOŞANMANIN ETKİSİ

Çocuk bu evrede boşanmayı her yönüyle anlar ve benimser. Farklı bakış açısı kazanabilir ilişkilerle alakalı. Evlilikle alakalı kaygıları daha da artabilir, bazı sorumlulukları ebeveynlerinin mutluluğu için üstüne almaya çalışır. Erken yaşta yanlış ilişkilerde bulunabilir ya da madde kullanımına yönelebilir. Yetişkinlik çağında kendi ebeveynlerinin sahip olduğu ebeveynlik ya da evlilik şekli konusunda sürekli endişe halinde olup evlilik düşüncesine daha uzak olabilirler. Zaman zaman ruh hali değişiklikleri ve karamsarlıklar yaşayabilir. Sık sık tek başına mücadele etmesi gerektiğini düşünebilir. Aynı zamanda daha olgun davranması gerektiğini düşünebilir.

BOŞANMA DURUMU ÇOCUKLARA NASIL SÖYLENMELİ

Boşanma haberi çocuklara uygun bir dille uygun bir şekilde özellikle bir uzmanla desteklenerek söylenmelidir. Her yaşın anlayabileceği şekilde ifade edilmeli verilen tepkilere son derece hoşgörülü olunmalı ve her konuda açıklayıcı davranılmalıdır. Özellikle çocuklar boşanma durumlarında kendilerini suçlu hissettikleri için, çocuğun herhangi bir suçunun olmadığı bu süreçte çocuğu neler beklediği ve durumun herhangi bir taraf tutma durumu olmadığı açıklanmalıdır. Çocuğun duyguları ve düşünceleri anne baba tarafından desteklenmelidir. Ani rutin değişimleri ve anne babanın birbirini kötüleme durumuna maruz bırakılmamalıdır. Çocukla işbirliği kurmak süreci beraber atlatacaklarını anlatmak ve uzmanlardan yardım alınmalıdır. Uzmanlar aynı şekilde anne babayı da bu sürece ve çocuğun tepkilerine nasıl karşılık vermeleri gerektiğinde yardımcı olur. Uzmanla da işbirliği yapılıp çocuğun bu süreci daha az hasarla güvenli şekilde atlatmasını sağlanmalıdır.

NASIL YAKLAŞMALIYIZ? NASIL SÖYLEMELİYİZ?

Çatışmalı bir evlilik beraberinde sancılı ve çatışmalı bir boşanma getirir. Bu durumlardan en çok çocuklar etkilenir. Bu süreçte bir uzmandan yardım alınma ebeveynlerin tutumları içinde uzmanlara danışılmalıdır. Çocukların sorularına kaygılarına uzmanlar dahilinde yardımcı olunmalı ve daha bilinçli yaklaşılmalıdır. Anne baba davranışları ve bu süreçte arada geçen çatışmalar, sözler, davranışlar  çocuklar tarafından emilir ve bir zaman sonra kendi davranış şekline dönüşür. Çocukların anne babalarının davranışlarını kendi hayatlarında tekrarlanmaması için bu süreçte çocuklar terapi almalıdır.

WhatsApp'ı Aç
Yardıma mı ihtiyacınız var?
Merhabalar, Size Nasıl Yardımcı Olabiliriz?