Emrehan MUTLU
Kategoriler
Uncategorized

Ergenlerde ders notları düşüklüğü

Ergenlerde ders notları düşüklüğü sık görülmektedir. Ergenlik dönemi değişimlerle geçen bir süredir. Fiziksel ve psikolojik değişikliklerin yanında ilgi alanları, zevkleri, beklentileri bile değişikliğe uğrar. Her değişim bir etki yaratır. Bu etkiler bazen olumlu bazen de olumsuz olarak bireye yansır. Ergen birey bu dönemde yetişkinliğe geçişin ilk basamağındadır. Kendi iç dünyalarına döner, duygu ve düşünceleri üzerine çok fazla düşünmeye başlar. Kendini tanıma çabasına ve kimlik arayışına girer. Tüm bunlar yaşanınca bireyin okul yaşantısında da değişiklik gözlemlenir. Çünkü ilgi ve motivasyonunu sosyal alanlara, arkadaş ortamına yönlendirmeyi seçer. Bunun sonucunda da derslere olan ilgi zayıflar ve giderek derslerden uzaklaşır.

Ergenlerde ders notlarının düşüklüğü okula gitmek istememeyi etkileyen faktörler arasında dikkat eksikliği yer alabilir. Dikkat eksikliği; kişinin yaşına, sosyal ve kültürel özelliklerine oranla konsantre olmada güçlük çekmesi, unutkan olması, dağınık olması, işlerini organize etmede güçlük çekmesi, bir işe konsantre olduktan sonra basit bir uyaranla çok kolay dikkatinin dağılması, dikkat ve sabır isteyen işlerden kaçınması, sık sık dikkat hataları yapmasını içerir. Ergenlik döneminde bütün gençlerin dikkati belli bir oranda düşer. Gençler çoğunlukla kendilerini derse veremediklerinden şikayet eder. Bu durumları gözlemleyen ebeveynler çocukları için endişelenir. Bu endişenin boyutu da okul başarısını etkileyen önemli faktörlerden. Fazla endişeli ebeveynin baskı kurması, başarısızlık durumunda çocuğu suçlaması, bu durumdan kaynaklanan aile içi gerginlik başarısızlığı daha çok tetikler. Diğer yandan bakacak olursak çocuğun okul başarısının düşmesinden hiç endişe duymayan ebeveynler çocuğa değersizlik hissi verebilir ve motivasyon eksikliği görülme olasılığı yüksektir.

Ergenlerde ders notları düşüklüğü olan bir diğer etken de performans kaygısı olabilir. Mükemmeliyetçi anne-baba tutumu, öğretmenin sınıf içerisinde kıyaslama yapması gibi durumlarda oluşan tabloda okul kaygısı, sınav kaygısı, ders kaygısı oluşabilir. Kaygı sonucunda sınavlarda bildiklerini yanlış yapan ergenler, notlarının düşmeye başlamasıyla birlikte yaşadığı performans kaygısıyla, derse olan motivasyonunu kaybetme noktasına gelebilir.

Kaygı/korku bozuklukları da okuldaki başarıyı etkiler. Sosyal fobisi olan çocuklar topluluk karşısında, sınıf içerisinde “Öğretmen bir soru sorarsa ben soruya cevap veremem hata yaparım.” kaygısı yaşayan ve bu yüzden çekingen davranan çocuklarda okul ortamından kaçınma davranışı söz konusu olabilir.

Günümüzde okullarda sık karşılaşılan problemlerden biri de bir çeşit saldırganlık türü olan akran zorbalığıdır. Zorbalık olarak nitelendirilen davranışların tekrarlayıcı olması, taraflar arasında güç dengesinin bulunmaması ve kasıtlı olarak yapılması gerekir. Kurban çocukların kişilik özellikleri içedönük, sessiz, arkadaş edinmekte güçlük çeken, kaygılı, güvensiz, kendini savunmakta güçsüz ve diğerlerinden farklı olandır. Zorbalığa maruz kalan çocuk çekindiği için sıklıkla bu durumu bir yetişkinle paylaşmaz. Çevresinden destek göremeyeceği düşüncesiyle yaşadıklarını anlatmayı tercih etmez. Bu durum çocuğun psikolojisini, aile ve okul ilişkilerini olumsuz yönde etkilemektedir. Akran zorbalığına maruz kalan çocuklarda bazı belirtiler gözlemlenir. Örneğin; eşyalarında sıklıkla kitap, defter ve silgi gibi eksiklikler olur. Kıyafetinde ya da çantasında yıpranma, yırtılma görülebilir. Okula gitmek istemez. Okul başarısı düşüktür ve derslere yeteri kadar motivasyon sağlayamaz.

Ebeveynlerin bu dönemde ergen bireye karşı sabırlı olması, sorunlar hakkında bilgi sahibi olması, bu sorunları doğru bir iletişim ile konuşmak ve hoşgörülü yaklaşmak etkili olacak çözümlerdir. Gerekirse çocuk ve ergen psikoloğundan destek alınmalıdır.

Kategoriler
Uncategorized

Sınavlarda başarısızlığın sebebi

Sınavlarda başarısızlığın sebebi ebeveynler tarafından sıklıkla merak edilir. Aslında hayatımızın her döneminde öğrenme süreci içindeyiz. Potansiyelimizi belirleyen en büyük unsur nasıl ve ne kadar öğrendiğimiz iken öğrendiğimiz bilgileri kullanmamız performansımızı belirler. Öğrenme ise akıl, duygu ve davranışın birlikte hareket etmesi ile gerçekleşir.

Çocukların sınavlarda başarısızlığın sebebi olan kişinin kendisine “öğrendiklerimi uygulamayacağım”, “karşılaşacağım soruları çözemeyeceğim” gibi kuruntular ve batıl inançlar yaklaşmasıdır. Bu sınavlardaki başarısızlığın bilişsel taraflarından biridir ve bunun gibi olumsuz düşünceler kişinin dikkatinin dağılmasına sebebiyet vermektedir. Bu tarz bilişsel yapılara sahip çocuklar birçok alanda da kaygı sorunları ile karşılaşabilirler. Mücadele edemedikleri yoğun kaygı hissi sınavdan önceki gün; uykusuzluk, terleme, mide bulantısı, kâbus görme, çarpıntı gibi fizyolojik belirtiler gösterebilir. Davranışsal olarak ise; gerginlik, karamsarlık, sinirlilik, mutsuzluk, boş verme gibi belirtiler ile kendini belli eder. Tüm bu bilişsel yapının altında mükemmeliyetçilik yatıyor olabilir. Kendi değerini sınavın değeriyle zihninde birleştirmiş, “sınavdan iyi not almazsam ben hiçim” veya “sınavı yapamazsam aptalın tekiyim” gibi birçok farklı düşüncesi olabilir. Bunun gibi mantık dışı düşünceler sınavdan önce ve özellikle sınav anında kişinin zihnini meşgul ederek dikkatini toparlamasına engel olur. Kaygı bir noktada, kişiyi harekete geçiren bir unsur olduğu için başarı için gerekli bir unsur olarak görülür fakat burada kaygının miktarı ve yönetebilme gücü çok önemlidir.

Başka problemlerden birkaçı; çocuğun nasıl çalışacağını bilmemesi, kişilik özellikleri, plansız çalışması, hedefinin olmaması, arkadaş çevresi, okuldaki öğretmenlerin yapısı, ceza ve notlandırma sistemi, davranışsal bağımlılıklar ebeveyn tutumları, maddi ve manevi yetersizliklerdir.

Peki başka sebepler var mı? Sınav zamanlarında çocuklar ciddi stres, sıkıntı ve psikolojik baskıya maruz kalmaktadır. Bunun sebeplerinden bir diğeri ise çocuklara iyi bir eğitim alma amacıyla verilen yoğun ders programlarıdır. Ders programlarının içine hapsolmuş gibi hisseden çocukların stres seviyesi artmakta ve üzerlerinde bir baskıya sebebiyet vermektedir.

Başarılarının bir sıralamaya bağlı olması çocukların rekabet duygusunu körüklemekte ve hırs içinde günden güne tükenerek yarışmaya devam etmektedirler. Burada ebeveyn tutumları çok önemlidir. Çocuklarını sınav sonucu ne olursa olsun seveceklerini ve kötü geçen sınavların yolun sonu olmadığını çocukların yanlarında olarak belli etmeleri gerekmektedir. Araştırmalar, başarılarını öven ve başarısız olduğu durumlarda bunu kabul edip daha iyi olmak istiyor ise bunu nasıl yapacağı hakkında çocuklarıyla sohbet eden ailelerin çocuklarının sınavlara daha kaygısız girdiklerini gösteriyor.

Bir başka sebep ise Travma sonrası stres bozukluğudur. Kişinin geçmişte deneyimlediği onu çaresiz bırakan bir olay sonrasında kişinin hatırlatıcı olaylardan kaçınma, travmatik olayı sürekli olarak yeniden başlatma ve tepki göstermede artış veya azalış gibi işlevselliği bozan semptomlarla kendini göstermektedir.

Erken çocukluk Dönemi ve Ailenin Tutumları

 

Aklımıza gelecek birçok sebep olabilir ama arka plana atılmış ve sınav başarısına etkisinin büyük olduğu düşünülen bir başka sebep ise; Ergenlik.

Ergenlik kişinin vücudunda hormonların hızla değiştiği ve dolayısıyla gelişimsel özelliklerin arttığı bir dönemdir. Bununla birlikte kişi yoğun bir bilişsel ve psikolojik gelişime de maruz kalmaktadır. İçsel gerilimin yüksek olduğu bu dönem de çocukların isteklerinin başka tarafa yönelmesi ve yaşadıkları değişimler birleşince sınav başarısındaki düşüş oldukça mümkün gözükmektedir.

Bunların yanı sıra sınavda başarısız olmanın sebebi gelişimsel bozukluklardan kaynaklanıyor da olabilir. Öğrenme güçlüğü, zihinsel yetersizlikler ve dil ve konuşma bozuklukları bu bozuklardan birkaçıdır.

WhatsApp'ı Aç
Yardıma mı ihtiyacınız var?
Merhabalar, Size Nasıl Yardımcı Olabiliriz?